CHP’li Erbay: Yapılacak en büyük reform yargının yeniden bağımsız ve tarafsız olmasıdır
Uzun süredir ülke gündeminde tutularak toplumun çeşitli kesimlerinde beklentiler oluşturan, TBMM’de kabul edilerek yasalaşan Yargı Reformu Paketi’nin bir reform paketi olmadığını, tam aksine hukuk devletinden ne kadar uzaklaşıldığının itirafı olduğunu belirten Erbay, “Bu yasa Saray’da hazırlandı, AKP Milletvekilleri tarafından imzalanarak TBMM’ye getirildi. Günümüzde yargı için en önemli reform yargının yeniden bağımsız ve tarafsız olmasıdır. Bu pakette birkaç konuda iyileştirmeler yapılmış olsa da konunun esasına dokunulmamıştır. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamayan bir paket reform paketi olamaz.” dedi.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi referans alınarak hazırlanan Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin TBMM’de kabul edilmesinin ardından 24 Ekim 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesi üzerine değerlendirmelerde bulunan CHP Muğla Milletvekili ve AB Uyum Komisyonu üyesi Av. Burak Erbay, “Bu yasa teklifi bir reform belgesi olarak değerlendirilmekten çok uzaktır. Gerçek bir yargı reformu en temel mesele olan yargının bağımsız ve tarafsızlığını sağlamak demektir. AKP’nin hazırladığı bu yasa ülkemizde yargının ve adalet müessesinin gerçek sorunlarını görmezden gelmekte, bir dizi yüzeysel düzenlemeyle göz boyamaya çalışmaktadır. Bu nedenle yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, adil yargılanma hakkının sağlanması, hakim güvencesi gibi temel meselelere dokunmayan ve çözüm üretmeyen bu yasa bir reform olarak kabul edilemez.” dedi.
Türkiye’de yargının birçok sorunla karşı karşıya olduğunu ifade eden CHP’li Erbay, “Reform dediğiniz şey, hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, hukuki güvenliğin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, yargıya güvenin artırılması gibi ilke ve değerlerdir.” diyerek yargı reformuyla ilgili şunları söyledi:
Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı derhal sağlanmalıdır
Türkiye’de yargının en temel sorunu bağımsızlık ve tarafsızlıktır. 2017 yılında yapılan referandumla, yargı üzerinde vesayet sistemi oluşturan tek adam rejiminin temelleri atılmıştır. 2018 seçimleriyle birlikte yargı alanında yapılan düzenlemelerle birlikte Türk yargısı adeta saraya bağlanmıştır. HSK’nın yapısının değiştirilmesi, Adalet Bakanının Kurul Başkanı ve Bakan Yardımcısının tabi üye olması yürütmenin yargı üzerinde tahakkümünün en önemli aracı olmuştur. Çünkü HSK’ya baktığımızda yargıçların bütün özlük işlerini düzenlemekte, disiplin soruşturmalarını yürütmekte ve atamaları yapmaktadır. Böyle bir kurumun başında Cumhurbaşkanının atadığı bir bakanın olması yargı üzerinde kontrol sağlamaktadır. Böyle bir yargı ne ülkemizde ne de uluslararası alanda kimseye güven vermez.
Yargı muhalefeti sindirme aracı olarak kullanılıyor
Türkiye bir yargısal çıkmazın içinde adeta savrulmaktadır. Yargı adeta muhalefeti sindirmenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Reform yapıyoruz diyorlar ancak en temel haklardan biri olan ifade özgürlüğünün alanı yine genişletilmiyor. Yasanın 13. maddesinde “haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suçu oluşturmayacağı” hükmü var ancak bu düzenleme soyut bir düzenleme. Bugüne kadar Cumhurbaşkanı 17 bin 406 tane hakaret davası açmıştır. En ufak bir eleştiriye, muhalefete tahammül edilmiyor. Bu maddede de net bir tanım yapılmadığı için, yargının da içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında her eleştiri suç kapsamına dahil edilebilir. Bu madde ifade özgürlüğünün alanını değil tam aksine cezalandırma alanını genişletmektedir.
Basın özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına zemin hazırlanıyor
İfade özgürlüğünün kısıtlayan diğer bir madde de yasanın 36. maddesidir. Bu madde ile Anayasa ile güvence altına alınmış basın hürriyeti ihlal edilerek basın özgürlüğü ortadan kaldırılmakta, özellikle muhalefetin sesi olan internet ortamındaki yayınlar engellenebilmekte hatta internet sitelerinin tamamen kapatılmasının önü açılmaktadır.
Avukatlar arasında eşitlik ilkesi ihlal ediliyor
Bu yasayla birlikte en az 15 yıl kıdemi dolduran avukatlara yeşil pasaport alma hakkı tanınıyor. Bu olumlu bir gelişme ancak burada da avukatlar arasında ayrımcılık yapılıyor. Bu maddeye göre ifade özgürlüğü kapsamında yer alması gereken fikir beyanları terörle mücadele kapsamında değerlendirilerek avukatlar hakkında işlem yapılabilmekte ve hakkında işlem yapılan avukatlara yeşil pasaport alma hakkı tanınmamaktadır. Muhalif avukatların avukatlık faaliyetleri sebebiyle bile bu suçlardan yargılanabildiği bir ortamda “Benim siyasi görüşümden olmayan avukata pasaport vermeyeceğim” anlayışının hakim olduğunu görmekteyiz.
OHAL uygulamaları devam ettiriliyor
Yasanın ikinci maddesinde yer alan düzenleme ile OHAL ile getirilen tedbirlerin devam ettirilmesini amaçlamaktadır. Bir yandan OHAL uygulamaları devam ettirilirken daha vahim bir durum da kolluk güçlerinin yargının üzerinde görülmesidir. OHAL KHK’ları ile pasaportları iptal edilen kişiler için haklarında herhangi bir soruşturma veya kovuşturma olmayan veya haklarında takipsizlik veya beraat kararı verilen insanların pasaportlarının mahkeme tarafından iadesine hükmedilse bile son kararı kolluk kuvvetleri verecektir. Yani kolluk kuvvetleri uygun görmediği taktirde mahkeme kararı hükümüz olacaktır. Bu uygulama açık bir şekilde hukuk devletiyle ve hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Tutukluluk süreleri ceza olmaktan çıkarılmalı
Bu yasa kamuoyuna anlatılırken en önemli maddelerinden birisi de uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılacağı ve tutuklamanın bir tedbir olacağı yönündeydi. Ancak yasadaki düzenlemeye baktığımızda tutuklama sürelerine kısıtlama getirilmiyor. Yasanın 18. maddesinde “Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı geçemez.” şeklinde bir düzenleme var. Ayrıca terör suçları ve anayasal suçlarda bu durum iki yıla kadar uzatılıyor. Mesela demokratik hakkınızı kullandınız ve bir bildiriye imza attınız. Terörden hakkınızda soruşturma açılırsa iki yıl sürebilecek bir tutuklulukla karşı karşıya kalabileceksiniz.
Avukatlık sınavı getirilmesi olumlu bir adımdır
Bu yasayla birlikte avukat ve hakim olabilmek için Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’ndan ya da İdari Yargı Ön Sınavı’ndan başarılı olma şartı getirilmektedir. Nitelikli bir yargı sistemi için önemli ve gerekli bir adım olarak değerlendirilse de bu sınavı adı geçmiş dönemde sınav sorularının çalınmasıyla şaibeye karışmış ÖSYM’nin yapacak olması akıllara soru işaretleri getirilmektedir.
SEGBİS uygulamasının kapsamı genişletiliyor
Teknolojik imkanların ve iletişim olanaklarının gelişmesiyle birlikte yargı müessesesi de bu imkanlardan faydalanmaya başlamıştır. Bu yasa ile birlikte daha önce adli yargılamalarda kullanılan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’nin (SEGBİS) kapsamı genişletilerek idari yargı alanında da kullanılabilecektir.
İdari yargı hakimi atamasında yanlıştan dönülüyor
Bu yasanın 9. maddesi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumsal yapısını yerle yeksan eden 703 sayılı KHK ile getirilen büyük bir hatadan dönülmektedir. Bu madde ile idari yargı hâkim adaylığına hukuk fakültesi mezunu olmayanlar arasından yapılacak atamalar yönünden, alan ve sayı sınırlaması getirilmektedir. Ancak burada daha önce büyük sıkıntılara neden olan mülakat sistemi devam etmektedir. Siyasi müdahalelere açık, hukuka olan güveni zedeleyen mülakat uygulaması düzenleme yapılmalı ve kamera kaydı altında sözlü sınav yapılmalıdır.
Önödemeye üç taksitte ödeme imkanı sağlanıyor
Yasanın 16. maddesinde yapılan düzenlemeyle, Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinde değişiklik yapılarak önödemenin taksitler halinde yerine getirilebilmesine imkan tanınmaktadır. Düzenleme kapsamında failin on gün içinde talepte bulunması ve Cumhuriyet savcısının karar vermesi şartıyla önödeme miktarı birer ay ara ile üç eşit taksitle ödenebilecektir. Böylelikle, önödeme miktarını on gün içinde tek seferde ödeyemeyen faile, taksit imkanı getirilerek ödeme kolaylığı sağlanmaktadır.
Savcıların taktir yetkileri genişletiliyor
Bu yasayla birlikte Cumhuriyet Savcılarına tanınan taktir yetkisi genişletilmektedir. Kamu davası açılmasında Savcıların taktir yetkisi üst sınırı bir yıla kadar hapis cezası olan suçlardan, iki yıla kadar olan suçlara genişletiliyor. İspatı kolay olan ve önem derecesi düşük değerlendirilen sınırlı sayıda bazı suçlar için Cumhuriyet savcısı ile şüpheli ve avukatının anlaşmasına (kabulüne) bağlı olarak dosyayı sonuçlandıracak yeni bir muhakeme usulü getirilmektedir. Böylelikle soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcılarının daha etkin olması ve mahkemelerin iş yükünün azaltılması amaçlanmaktadır. Kanun kapsamında, Ceza yargılamasına yeni bir kurum “seri muhakeme usulü” getiriliyor. Belli suçlar için uygulanacak bu usulde savcının seri muhakeme usulü teklifi şüpheli tarafından kabul edilirse kanunda öngörülen temel ceza yarı oranında indirilerek talep edilecektir.
Gerçek bir hukuk reformu acilen yapılmalıdır
AKP iktidarı yaptığı bütün düzenlemeleri reform olarak sunmakta ve kamuoyunda algı yaratmaya çalışmaktadır. Şimdiye kadar bu paket dahil üç defa yargı reformu yapıyoruz dediler. Ancak hepsinde şunu gördük ki yapılan bir reform değil tam aksine yargının daha çok bağımlı hale getirilmesidir. AKP’nin yargı reformlarının sonuçlarına baktığımızda aslında sürekli bir geriye gidiş olduğu görülmektedir. Ancak bütün bu reform girişimlerine rağmen Hukukun Üstünlüğü endeksi sıralamasında 126 ülke arasında 109. sıradayız. Hükümet gücünün sınırlandırılmasında 123, Temel haklar ve özgürlüklerin ihlalinde 122, Hukuki ve idari düzenlemelerin uygulanmasında 106, vatandaşın adalete erişebilirliğinde 96 . sıradayız. İşte yapılanların bir reform olmadığının en açık göstergesi bu istatistiklerdir. Bundan sonra gelmesi muhtemel yargı paketi tekliflerinde bağımsız ve tarafsız yargının oluşması, vatandaşların beklentileri doğrultusunda düzenlemelerin yapılması içinde CHP Milletvekilleri olarak Meclisteki mücadelemizi sürdüreceğiz.